Son Dakika Haberleri

Fırtınanın Gölgesi

Eşim evden çıktıktan sonra, bir süre camın önünde bekledim. Yağmur giderek şiddetleniyor, gökyüzü karanlık bulutlarla kaplanıyordu. Arabasının farları gözden kaybolana kadar ona baktım, ama içimdeki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu. Sanki bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum, ama bu düşünceyi kafamdan atmaya çalıştım. Kendimi sakinleştirmek için ev işleriyle meşgul olmaya karar verdim. Ancak zihnim sürekli ona dönüyordu: “Acaba güvenle ulaştı mı?”
Aradan birkaç saat geçti. Normalde bu kadar kısa bir sürede beni arar, toplantıya vardığını haber verirdi. Ama bu kez telefonum sessizdi. Birkaç kez onu aramayı düşündüm, fakat telaşlı bir eş gibi görünmek istemedim. İçimden sürekli, “Belki toplantı yoğun geçiyordur,” diye geçiriyordum. Ancak içimdeki huzursuzluk dalga dalga büyüyordu.
Saat öğleden sonra üçü gösterdiğinde, nihayet dayanamadım ve telefonuna bir mesaj attım: “Toplantın nasıl geçiyor? İyi misin?” Mesajın okunmaması beni iyice endişelendirdi. Hemen ardından birkaç kez aradım, ama telefonuna ulaşamadım. Sesli mesaj bırakmak için uğraştığım sırada, kapının zili çaldı.
Kapıyı açtığımda, karşımda bir polis memurunu gördüm. Yüzü ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. “Eşinizle ilgili konuşmamız gereken bir konu var,” dedi. Ayaklarımın altındaki zeminin kaydığını hissettim. “Bir şey mi oldu?” diye sordum, sesim titriyordu. Memur sakin bir şekilde konuşmaya çalışsa da, sözleri içimde fırtınalar kopardı:
“Eşinizin aracı, şiddetli yağmur ve yol koşulları nedeniyle kontrolden çıkmış. Bir kaza meydana geldi.” Bu cümleleri duyduğumda, her şey bir anda durdu. “Nerede şimdi? İyi mi? Hastanede mi?” diye sorularımı art arda sıraladım. Memur, bir süre sustuktan sonra ekledi: “Aracını bir dere yatağında bulduk. Eşiniz araçta değildi.”
Bu cümle, zihnimde yankılandı. Araç bulunmuştu, ama eşim ortada yoktu. “Onu bulamadınız mı?” diye sordum, sesim artık neredeyse çığlık atar gibiydi. Memur, “Arama çalışmaları devam ediyor,” dedi. “Lütfen güçlü olun.” Ama nasıl güçlü olabilirdim? Dünyam bir anda altüst olmuştu.
Hemen yağmurluğumu ve botlarımı giydim. Memur beni durdurmaya çalıştıysa da dinlemedim. Eşimin kaybolduğu yere gitmek istiyordum. Onun üşümüş, korkmuş bir şekilde beni bekliyor olabileceğini düşündüm. Araba kazasının yaşandığı dere yatağına ulaştığımda, arama ekiplerini gördüm. Etraf çamur içindeydi, yağmur dinmek bilmiyor, rüzgar yüzüme kamçılar gibi çarpıyordu. Bir polis memuru beni durdurup, “Bu bölge tehlikeli, lütfen bekleyin,” dedi. Ama beklemek istemiyordum.
Eşimin arabası suyun kenarında duruyordu. Kapılar açıktı ve içerisi tamamen ıslanmıştı. Etrafta onun izini arayan görevliler vardı, ama hiçbir şey bulamamışlardı. Gözlerim sürekli çevreyi tarıyordu. Onu bulmak için her yerin altını üstüne getirmeye kararlıydım. Tam o anda, derinlerden gelen bir ses dikkatimi çekti. Sanki biri yardım istiyordu.
“Orada biri var!” diye bağırdım. Arama ekibindeki birkaç kişi hemen sesin geldiği yöne yöneldi. Ellerindeki fenerlerle dere yatağını tarıyorlardı. Ancak ses bir anda kesildi. İçimdeki umut yerini tekrar korkuya bıraktı. Belki de bu sadece yağmurun ve rüzgarın bir oyunuydu.
Saatler sonra aramalar sona erdi. Eşimden hiçbir iz bulamamışlardı. Beni eve dönmeye ikna etmeye çalıştılar, ama kabul etmedim. O geceyi orada geçirmeye kararlıydım. Yağmurun ve karanlığın içinde, onunla ilgili bir ipucu bulmayı umut ederek bekledim.
Sabaha karşı, yağmur durdu. Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanmaya başladığında, birden dere yatağının kenarında parlayan bir şey fark ettim. Yaklaştığımda, bu onun cebinde taşıdığı anahtarlığıydı. Üzerinde benim ve çocuklarımızın fotoğrafı vardı. O an içimdeki umut yeniden yeşerdi.
Bu bir işaretti, emindim. Eşim yaşıyordu, bir yerlerdeydi. Ve ben onu bulmadan asla pes etmeyecektim.

Sonra ki Sayfa !!!

Okumaya devam etmek için yukarıda ki görsele t'klay'n ve ilerleyiniz >>>
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Fırtınanın Gölgesi

Eşim evden çıktıktan sonra, bir süre camın önünde bekledim. Yağmur giderek şiddetleniyor, gökyüzü karanlık bulutlarla kaplanıyordu. Arabasının farları gözden kaybolana kadar ona baktım, ama içimdeki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu. Sanki bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum, ama bu düşünceyi kafamdan atmaya çalıştım. Kendimi sakinleştirmek için ev işleriyle meşgul olmaya karar verdim. Ancak zihnim sürekli ona dönüyordu: “Acaba güvenle ulaştı mı?”
Aradan birkaç saat geçti. Normalde bu kadar kısa bir sürede beni arar, toplantıya vardığını haber verirdi. Ama bu kez telefonum sessizdi. Birkaç kez onu aramayı düşündüm, fakat telaşlı bir eş gibi görünmek istemedim. İçimden sürekli, “Belki toplantı yoğun geçiyordur,” diye geçiriyordum. Ancak içimdeki huzursuzluk dalga dalga büyüyordu.
Saat öğleden sonra üçü gösterdiğinde, nihayet dayanamadım ve telefonuna bir mesaj attım: “Toplantın nasıl geçiyor? İyi misin?” Mesajın okunmaması beni iyice endişelendirdi. Hemen ardından birkaç kez aradım, ama telefonuna ulaşamadım. Sesli mesaj bırakmak için uğraştığım sırada, kapının zili çaldı.
Kapıyı açtığımda, karşımda bir polis memurunu gördüm. Yüzü ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. “Eşinizle ilgili konuşmamız gereken bir konu var,” dedi. Ayaklarımın altındaki zeminin kaydığını hissettim. “Bir şey mi oldu?” diye sordum, sesim titriyordu. Memur sakin bir şekilde konuşmaya çalışsa da, sözleri içimde fırtınalar kopardı:
“Eşinizin aracı, şiddetli yağmur ve yol koşulları nedeniyle kontrolden çıkmış. Bir kaza meydana geldi.” Bu cümleleri duyduğumda, her şey bir anda durdu. “Nerede şimdi? İyi mi? Hastanede mi?” diye sorularımı art arda sıraladım. Memur, bir süre sustuktan sonra ekledi: “Aracını bir dere yatağında bulduk. Eşiniz araçta değildi.”
Bu cümle, zihnimde yankılandı. Araç bulunmuştu, ama eşim ortada yoktu. “Onu bulamadınız mı?” diye sordum, sesim artık neredeyse çığlık atar gibiydi. Memur, “Arama çalışmaları devam ediyor,” dedi. “Lütfen güçlü olun.” Ama nasıl güçlü olabilirdim? Dünyam bir anda altüst olmuştu.
Hemen yağmurluğumu ve botlarımı giydim. Memur beni durdurmaya çalıştıysa da dinlemedim. Eşimin kaybolduğu yere gitmek istiyordum. Onun üşümüş, korkmuş bir şekilde beni bekliyor olabileceğini düşündüm. Araba kazasının yaşandığı dere yatağına ulaştığımda, arama ekiplerini gördüm. Etraf çamur içindeydi, yağmur dinmek bilmiyor, rüzgar yüzüme kamçılar gibi çarpıyordu. Bir polis memuru beni durdurup, “Bu bölge tehlikeli, lütfen bekleyin,” dedi. Ama beklemek istemiyordum.
Eşimin arabası suyun kenarında duruyordu. Kapılar açıktı ve içerisi tamamen ıslanmıştı. Etrafta onun izini arayan görevliler vardı, ama hiçbir şey bulamamışlardı. Gözlerim sürekli çevreyi tarıyordu. Onu bulmak için her yerin altını üstüne getirmeye kararlıydım. Tam o anda, derinlerden gelen bir ses dikkatimi çekti. Sanki biri yardım istiyordu.
“Orada biri var!” diye bağırdım. Arama ekibindeki birkaç kişi hemen sesin geldiği yöne yöneldi. Ellerindeki fenerlerle dere yatağını tarıyorlardı. Ancak ses bir anda kesildi. İçimdeki umut yerini tekrar korkuya bıraktı. Belki de bu sadece yağmurun ve rüzgarın bir oyunuydu.
Saatler sonra aramalar sona erdi. Eşimden hiçbir iz bulamamışlardı. Beni eve dönmeye ikna etmeye çalıştılar, ama kabul etmedim. O geceyi orada geçirmeye kararlıydım. Yağmurun ve karanlığın içinde, onunla ilgili bir ipucu bulmayı umut ederek bekledim.
Sabaha karşı, yağmur durdu. Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanmaya başladığında, birden dere yatağının kenarında parlayan bir şey fark ettim. Yaklaştığımda, bu onun cebinde taşıdığı anahtarlığıydı. Üzerinde benim ve çocuklarımızın fotoğrafı vardı. O an içimdeki umut yeniden yeşerdi.
Bu bir işaretti, emindim. Eşim yaşıyordu, bir yerlerdeydi. Ve ben onu bulmadan asla pes etmeyecektim.

POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
SON DAKİKA